AFYONUMUZU TANIYALIM
  Medrese,ler
 
1. Alâaddin -Hisarardı Medresesi : Selçuklu Sultanlarından I.Alâaddin Keykubat tarafından mimar Gevhertaş'a yaptırılmıştır. 1233 M. yılında açılmıştır. Afyon'un en eski, belki de ilk medresesidir. Osmanlıların son yıllarına kadar medrese olarak görevini yapmış ve resmî okulların yaygınlaşmasıyla, ilgilenen kişilerin kalmaması üzerine, bakımsızlıktan bugün bu yapıdan küçük bir duvar parçası kalmıştır. Yıkıntıları üzerine I No.lu Sağlık Ocağı binası yapılmıştır. 2. Alaca Medresesi : Demirtaş (=Timurtaş) Paşa oğlu Umur Bey tarafından 1455 (H.859) yılından önce yaptırıldığı, büyük bilgin ve hekim Hüsameddin Efendi'nin müderris olduğu H.859 tarihli vakfiyesinden anlaşılmaktadır. Daha sonra bakımsız kalmış ve yıkılmıştır. 3. Taş (Gedik Ahmed Paşa - İmaret) Medrese : Gedik Ahmed Paşa tarafından 1473 (H. 878) yılında külliye ile birlikte Mimar Ayaz Ağa'ya yaptırtılmıştır. XX.yüzyılın başlarına kadar medrese olarak kullanıldığı bilinmekte olup, Cumhuriyet'in ilk yıllarında onarılıp müze olarak halkın hizmetine sunulmuştur. Fatih devri vezir'azamlarından Gedik Ahmet Paşa'ya, beylerbeylik verilmiş ve vezir olarak 1471-1472 (H.876) Silifke ve Ermenek'i fethetmiş ve Fatih'le Trabzon seferinde bulunmuştur 1473-1474 (H.878) veya 1475-76 (H.880)'da Mahmud Paşa yerine Vezirî azam olmuş, 1477-1478'de İşkodra fethine serdar olup başarısızlığından dolayı Boğazkesen Hisarına haps edilen Ahmet Paşa, Hersek-zade Ahmet Paşa yardımıyla buradan çıkmış ve II.Bayezıd devrinde 1481-82'de tekrar vezir olmuşken Edirne'de sarayda katledilmiştir. 4 yıl vezirlik yapmıştır. 1474 tarihli Gedik Ahmed Paşa Vakfiyesi mevcuttur. Bu tarih, Gedik Ahmed Paşa'nın Uzun Hasan'la Otlukbeli Savaşı'ndan sonra Afyon'a uğradığı tarih olup, medresenin de bu tarihte bitmiş olması muhtemel olabilir. Caminin sağ tarafında yer alan medrese 14 oda, 1 yazlık eyvandan oluşmaktadır. Evliya Çelebi, medrese için "Ve bir medrese var, 70 hücredir. Ders-i âmı ve talebeleri mevcuttur. Müderrisler arasında 50 payeli bir medresedir." demektedir. 70 hücre biraz mübalâğalı olsa gerek. Bugün müze olarak kullanılan medresenin paye bakımından 1543-44'ten önce 30'lu olduğu anlaşılmaktadır. 24 Haziran 1529'da Afyon'u ziyaret eden Mekkî, orayı anlatırken "Bu şehri 30 Osmânî Alan Bir Müderris vardır ki adı Sinan Halife yani muhaşşi kuludur."demektedir ki 1565-66'dan önce ise medrese 50'liler arasındadır. 4. Çerçi Turgut-Otpazarı Medresesi : 1465 (H.870) yıllarında Çerçi Turgut tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Bugünkü Otpazarı Camisi aralığında olup, günümüze kadar korunamamıştır. 5. Kadı Abdullah Muallimhanesi : 1666 (1077 H) yılından önce Nakipoğullarından Abdullah Efendi tarafından yaptırıldığı 1666 (H.1077) Vakfiyesinden anlaşılmaktadır. Bugünkü Tarım İl Müdürlüğü bahçesinde olduğu bilinen Muallimhane, şehirdeki büyük yangında (XX.yüzyıl başlarında) yanmıştır. 6. Yeni Cami Medresesi : Yeni Cami yanında Hacı Bakıoğullarından Osman Ağa ve oğlu İbrahim Ağa tarafından yaptırılmıştır. 18.yüzyılın ortalarına aittir. 7. Abdullah Müftî Medresesi : 1745 (H.1158) yılında Müderris olduktan sonra babasının Ardıç Mahallesi, arkaltındaki evini medrese yapmıştır. 8. Mollaoğlu Ahmed Ağa Medresesi : Mollaoğlu Ahmed Ağa 1801 (1216 H.) yılında önce Nakilcibağı mahallesi, arkaltında (Mürdimek Sultan yanı) yaptırdığı medresesine Mehmed Necip Efendi'yi Müderrisliğe getirir. 9. Çukur Medrese : 1816 (H.1231) yılında Sert Mustafa Paşa tarafından İmaret Hamamı yanına yaptırılmıştır. 10. Keskin Mehmed Efendi Medresesi : Hacı Hanife Hatun tarafından yaptırılmış olup, Akmescit (Hacı Yahya?) Mahallesi, arkaltında bulunmaktadır. 11. Mehmet Âşık - Fevziye Medresesi : Mehmet Âşık Efendi tarafından Kâhil Mahallesi'nde açılmıştır. Medrese, Mutasarrıf Ferik Mehmet Dilâver Paşa tarafından 1836 yılında yeniden yapılmış ve Fevziye adını almıştır. 12. Aslanlar Medresesi : Örenbağ Mahallesinde Yörük Aslanbey tarafından 19.yüzyıl ortalarına doğru yaptırılmıştır. 13. Dehşetî Medresesi : Salih Dehşetî tarafından açılmış. Daha sonra yıkılarak yerine Tekel Müdürlüğü binası yapılmıştır. 14. Şuhudî Medresesi : Şuhut ilçe merkezinde bulunan ve Demirtaş Paşa oğlu Hamza Paşa soyuna ait olan medresenin yapılışı bilinmemektedir. Çarşı Cami yanına yapılmıştır. Hasan Şuhudî Efendi'nin Müderrisliğinden dolayı bu adla anılırdı. 15. Seydi Sultan Zaviye Medresesi : Şuhut ilçesinde bulunmaktadır. Ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Yukarıda bahsedilenler Afyon'da açılmış olan ve Osmanlı klâsik dönemine tesadüf eden mektep ve medreselerdir. Dolayısıyla Osmanlı'nın klâsik döneminin eğitim anlayışı içinde eğitim ve öğretimi sürdürmekteydiler. Osmanlının klasik döneminde tüm kurum ve müesseselerinin tam işlediğini görüyoruz. Fakat özellikle Kanunî Sultan Süleyman devrinden sonra Osmanlı Müesseselerinde ilk bozulma belirtilerini görmekteyiz. Bilhassa XVI. asır sonlarına doğru hem müderris kalitesi itibariyle ve hem de tedrisat ve talebe cihetiyle medreseler bozulmaya başlamış ve seneler geçtikçe bu bozukluk artmak suretiyle devam etmiştir. Medreseler de bu tarihten sonra ilmî hürriyet kalkmış, iltimas ve siyaset karışmağa başlamış. Evvelce müderris (profesör), muid (doçent) danişmend (asistan) olabilmek için ehliyet, ilim ve iktidar gerekirken, bu tarihten sonra ilmî yetki arka plâna atılarak iltimas ön plâna alınmıştır. Artık müderris olabilmek için kültür üstünlüğü söz konusu değildir. Müderrislik artık bir rütbe halini almıştı. Bunun sonucunda Orta Çağ'da doğuda büyük çoğunluğu Türk olan İslâm bilginlerinin eliyle gelişmiş olan Cebir, Fizik, Kimya, Biyoloji, Coğrafya gibi ilimlerin batı dillerine çevrilmesi, XVII.yüzyılda Avrupa'da gelişmeye başlayan üniversiTlfere yeni ve ciddi teknik konular hazırladığı ve Batı dünyasında İlmî Rönesansın meydana gelmesine sebep olduğu halde, memleketimizde medreseler yeni ilimlere kapılarını açmak şöyle dursun, Cebir, Felsefe ve Tıp gibi Fatih ve Kanunî devirlerinin programlarını almamışlardır. Medreseler bu sırada Batı dünyasının her gün bir keşifle genişleyen ve her alanda devrim meydana getiren ilmî çalışmalardan habersiz, kapalı, geri bir taassup ve cehalet ocağı halinde kalmışlardır. Kayırma ve rüşvetlerle ilmî paya alan bu cahil, sözde müderrisler, daha fazla himaye ile taşraya kadı olarak atanmışlardı. Bu suretle artık ehliyetle müderris olma kapıları kapanmıştı. Kim fazla iltimaslı ise, fazla rüşvet verirse, o ilmi makama getiriliyordu. İlmî makamlar artık para ile satılır olmuştu. Bazı Osmanlı Padişahları, ileri görüşlü devlet adamları ile ilim erbabı bu durumu fark ederek medreselerde islâh çalışmaları yapmışlardır. Özellikle Kâtip Çelebi'nin, medreselerdeki bozulma ve neler yapılması gerektiği hususundaki görüşleri önemlidir. Bu konuya değinen bir diğer kişi de Koçibey'dir. Koçibey, eski devirlerdeki ulemâ ile kendi zamanının arasındaki farkları ve Osmanlı hükümdarlarının ulemâya karşı olan hürmet ve riayetlerini beyan etmekteydi.
 
 
  Bugün 21 ziyaretçi (24 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol